Alan Moore herhalde yaşadığımız çağın en yetenekli sanatçılarından birisi. Muhalif tavırlarıyla birlikte çizgi roman dünyasına kendine has bir bakış açısı getirdi. Moore, çizgi romanları tuvalette ya da ders çalışırken kitabın arasında okunan bir eğlenceden, eleştirisel sanat eserlerine çevirdi. Onun gibi muhalif ve bağımsız yazarlar bu tutumlarını sürdürmeye devam etti. Alan Moore'un düşüncesine göre çizgi romanlar en az kitaplar kadar da eleştirisel olabilirler. Aynı şekilde süper kahramanlar ise her koşulda insanları kurtaran, tüm iyi niyetlerine rağmen hala onları taşlayan medyaya ve insanlara gülümseyip giden insanlar değildir. Özel güçleri yoktur. Çift yaşam kuralı ise Moore'un kahramanları için hala geçerlidir. Ancak bir farkla, onun yarattığı karakterler kostümlerini giydikleri zaman gerçek yüzlerine sahiptirler. Kostümleri çıkardıkları zaman ise sıradan insan taklidi yapmaktadırlar. Ayrıca etrafta kostümlü kahramanların dolaşması dünyanın daha iyi ve mutlu bir yer olacağı anlamına da gelmez. Tüm bu düşünceler Watchmen adlı 12 sayılık mini seride toplandı. 1985 ve 86 yılları arasında piyasaya sürülen Watchmen serisi, çizgi roman tarihinde önemli değişiklikler yaptı. Gayet karanlık bir ortamda geçen Watchmen, süper kahramanlar gerçek olsa aslında polisten pek farklı olmayacaklarını da vurguluyordu. Olayları dağıtmak için orantısız güç kullanan süper kahramanlar, kısa sürede anarşist çetelerin hedefi haline gelir, onlara karşıt eylemler yapılmaya başlar. Watchmen yani Gözcüler için "Peki ya onları kim gözlüyor?" adlı popüler bir slogan da bulunur. Sonuçta halkın ve hükümetin tepkisi yüzünden Keene yasasıyla Amerika Birleşik Devletleri'nde süper kahramanlık suç haline getirilir. Böylece kahramanlık olgusu ortadan kalkmış olur. Ta ki 1985 yılına kadar. Dünya Nükleer savaşın eşiğine gelir. Her kıyamet kopmak üzeridir, işte bu zamanda dünya tekrar süper kahramanlarına ihtiyaç duyar. Klasik bir çizgi roman olsa, kahramanlar da seve seve göreve koşarlardı derdik. Ancak Watchmen deki kahramanların hepsinin kötü yanları da olduğu için ya dünyayı umursamaz hale gelmişlerdir ya da�
Her çizgi romanda olduğu gibi Watchmen'in de komik bir yanı var. Eser içinde derin bir kara mizah taşıyor. Büyüklere yönelik olduğu için pesimistlik ve şiddet hat safhada. Aslında bu seride gördüğümüz her karakter ünlü çizgi roman karakterlerinden türemiş haldeler. Alan Moore bu ünlü karakterlerin gerçek dünyada yaşasalar ne halde olacaklarını göstermiş. Bu türeme ise bariz şekilde gösteriliyor. Ünlü Justice Legaue ya da Avangers gibi kahraman topluluklarının gerçek dünyada, hiç de şirin olmayacağını hatta bir birleriyle bile anlaşamayacaklarını görüyoruz. Time tarafından en iyi 250 Edebiyat eserinden birisi sayılan Watchmen'in filminin gelmesi de kaçınılmaz bir olaydı. Ancak son 10 yıldır çeşitli anlaşmazlıklar nedeniyle çizgi roman bir türlü beyaz perdeye ulaşamadı. En sonunda film gösterime girdi. Film, çizgi roman ile neredeyse birebir ancak çizgi romanın başarısını ne kadar yansıttığı tartışmalı bir konu. Bizi ilgilendiren ise "Geleneksel filmden oyun türetmece şenlikleri" kısmı. Film ile paralel olarak Watchmen'in oyunu da piyasaya sürüldü. Watchmen: The End Is Nigh adlı oyun, ismini taşıyabiliyor mu göreceğiz�
Senin ağzını burnunu kırarım
Bu başlık herhalde oyunu en iyi yansıtan şey oldu. Watchmen: The End Is Nigh önüne geleni dövün tarzında bir oyun. Adam dövmekten başka bir şey yapmıyoruz. Sürekli düşmanlar geliyor ve onları dövüyoruz. Çizgi romanın ve filmin içerdiği şiddet oyunda en iyi şekilde yansıtılmış. Oyunda Nite Owl ve Rorschach'ı kontrol edebiliyoruz. Zaman olarak Watchmen çizgi romanları ve filmlerinden önceki bir dönemde geçiyor. Süper kahramanlık hala serbest o yüzden biz de rahat rahat işimizi yapıyoruz. İlk bakışta hemen, oyunun çizgi roman şeklinde yapılmış videoları dikkat çekiyor. İnsanda, sanki sayfalar canlanmış gibi bir izlenim bırakıyor. Karakterleri filmdeki oyuncular seslendirmiş. Özellikle Rorschach'ın karizmatik sesini beğenenler bu oyun sayesinde sevinecek. Oyunun giriş demosunda, Nite Owl ve Rorschach hem dünyanın durumundan hem de kahramanlık âleminin sorunlarından konuşuyorlar. Oyun içinde çizgi romana yakışır şekilde bol bol siyasal eleştiri var. Önümüze geleni döverken bile karakterler, toplumun çürümüşlüğüne ve siyasete laf sokuyorlar. Hatta uyuşturucunun çocuklar üzerindeki etkisi ve suçun nasıl artığıyla ilgili muhabbetler bile dönüyor�
Arcade zamanında belki de en çok aranılan oyunlar Beat'em Up yani önüne geleni döv tarzıydı. Bir karakter seçip, hiç bitmeyen düşman selinde hayatta kalmaya çalışıyorduk. Saatlerce bitmeyen kavga ve şiddet sürer giderdi. Biz yorulurduk oyunu oynamaktan ama karakterimiz adam dövmekten yorulmazdı. End is Nigh da yeni nesil grafiklere sahip bir Beat'em Up olmuş. Oyun 20 dolar karşılığında Steam'den ya da konsolların kendi internet satış ortamından indirilebiliyor. Oyunun niye yazılı medya olarak değil de sadece internetten indirebilir olduğu ise çok açık. Klasik film sırasında ürünü pazarlama taktikleri. Ayrıca bu oyunun daha ilk bölümü. Watchmen: End Is Nigh birkaç bölüm (Episode) olarak parça parça satılacak. Oyundaki sadist ikiliyi tanıyalım. Nite Owl 2 hemen fark edileceği gibi kendisi çakma Batman oluyor. Daha önce yazdığım gibi Watchmen'deki karakterler aslında orijinal çizgi roman karakterlerinin yansıması. Gerçek adı Dan Dreiberg, çok zengin bir iş adamının oğlu. Babasının aksine ticaret ile uğraşmak yerine süper kahraman olmayı seçmiş. Artık emekli olan Nite Owl adlı kahraman ile konuşup onun adını bir nesil sonraya taşımak için izin almış. Nite Owl her ne kadar yarasaya benzese de aslında kendisi bir Baykuş. Ancak filmde kostümler tekrar tasarlandığı için ve karakter Batman'den türediği için daha çok yarasaya benziyor. Bu karakterin dövüş ve zeka dışında tüm güçleri kostümünden geliyor. Kostüm ona ekstra güç veriyor, kalkan olarak da kullanılabiliyor. Gece görüşü sağlayan gözlükleri var. Ancak bu gözlükleri biz seçemiyoruz oyunun belirli yerlerinde kendiliğinden devreye giriyor. Düşmanları sersemleten bombalar atabiliyor. Ayrıca zırhıyla etrafa elektrik atıp düşmanları hareketsiz hale getiriyor. Bir süre daha zırhın etrafındaki elektrik kalmaya devam ediyor. Böylece vurulan düşmanlar daha çabuk ölüyor. Sırf Batman'e benzediği için bile seçilebilir...
Rorschach birçok kişinin görür görmez hasta olacağı bir karizmaya sahip. Üzerinde paltosu, fötr şapkası ve yüzündeki garip maskesiyle çok gizemli duruyor. Biraz The Shadow, biraz Wolverine biraz da Batman. Kısacası ne kadar karizmatik ve gizemli karakter varsa hepsinin karışımı. Maskesinin özelliği ise ünlü Rorschach (Mürrekep) testine benzemesi. Zaten adı da oradan geliyor. Kendisi pesimist bir dedektif. Müthiş karizmatik bir sesi var. Olaylara hep kendi bakış açısından bakıp yorumlar getiriyor. Şiddete karşı aşırı eğilimi var. Nite Owl'a göre daha çevik bir dövüş stiline sahip. Düşmandan kaçarak kurtulabiliyor. Onların silahlarını alıp düşmana karşı kullanıyor. Mesela bir levyeyi alıp düşmanın kafasına sokabiliyor. Özel hareketleri öfke üzerine kurulmuş. Aşağıda bir öfke metresi var bu yeterince dolunca, Rorschach hızla koşup düşmanlara kafa atabiliyor. Ya da sinir krizi geçirip düşmanları öldüresiye dövüyor. Sinir krizi geçirmişken düşmanları dövmesini izlemek inanılmaz zevkli. Rorschach suçlulardan çok daha tehlikeli birisi. Onun şiddet eğilimini ve korkuyu kullanma yöntemleri oyuna çok iyi yansıtılmış. Başlığı bu şekilde seçmemin nedeni ise gerçekten düşmanların ağzını burnunu kırıyoruz. Onlara yumruk ve tekme atarken, düşmanların yüzünden kan ve kırık dişler fırlıyor.
Çok iş hiç maaş ama stres atmak serbest
Kahraman olmak zor zanaat olsa gerek. Bol bol iş yapıp karşılığında hiç maaş alamamak kötü bir duygu olmalı. Üstüne bir de önüne gelenden laf yiyorlar. Polisler bile onları gördüklerinde saldırıyor. Bu kadar stresin içerisinde şiddet eğilimli olmamak çok zor olsa gerek. Neyse ki bizim kahramanlarımız şiddet bağımlısı. Oyunun en ilgi çekici kısmı da zaten bu olmuş. Karakterlerimizden Nite Owl pek çevik değil. Robocop gibi yürüyüp dövüşüyor. Ancak zırhı sayesinde çok daha güçlü vuruşlar yapıyor ve zor ölüyor. Rorschach tam tersi olarak gayet çevik, ancak daha hafif vuruşları var bir de ölmesi daha kolay. Tabii bunun nedeni aslında, bu adamlarım süper güçleri olmaması. Oyuna bir hapishane isyanıyla başlıyoruz. İsyancı mahkumları döve döve ilerliyoruz. Bir süre sonra tüm bu isyanın aslında bir yanıltmaca olduğunu anlıyoruz. Underboss adlı mafya babası hapishaneden kaçmış. Oyun boyunca amacımız onu bulup yakalamak. Oyunda zıplama gibi bir özellik yok. Bir süper kahraman oyununda bu kadar kısıtlı olmak gerçekten çok kötü oluyor. Özellikle Night Owl ile yüksek yerlerden atlayıp karizma yapmak isterdim. Başta karakterlerimizin sadece yumruk ve tekme gücü var. Zaman geçtikçe etrafta bulduğumuz combo veren nesnelerle yeteneklerimiz de artıyor. Düşmanları tutup fırlatabiliyoruz. Bu çoklu dövüşler de onları silah olarak kullanmaya yarıyor. Aynı şekilde tuttuğumuz gibi düşmanları yüksek yerlerden aşağıya fırlatabiliyoruz. Özellikle bunu yapmak çok keyifli oluyor.
Ayrıca karakterlerimiz kendilerini belirli oranda koruyabiliyorlar. Süper kahramanız diye öyle önüne geleni döveceğinizi sanmayın. Düşmanlar etrafı sardı mı bu işten kurtulmak çok zor. Ölünce de en yakın Checkpoint'ten başlıyoruz. Aynı anda 5-10 kişiyle dövüştüğümüz için dövüş tarzımız da buna uygun. Hareketler düzgün yapılırsa izlemesi gayet zevkli oluyor. Bir düşmana yumruk atıp hızla dönüp, diğerine tekmeyi geçirebiliyoruz, oradan diğerine dönen tekme bu şekilde gidiyor. Bir de bu sırada, uçan tekme, sersemletme, gibi combolar yapınca müthiş bir keyif almamak elde değil. Ama düşmanlar da boş değil tabii ki. Ellerinde şiş, sopa ve kırık cam parçası gibi silahlar var. Üstelik bir de vuruşlarımızı bloke edip bacağımızı tutarak karakterimizi dövüşemeyecek hale getiriyorlar. Ancak bu tarz sinir edici davranışlara karşı çok iyi bir cevap veriyoruz, özel hareketler. Düşmanı bir süre dövdükten sonra, üstlerinde bir tuş işareti çıkıyor. Bu tuşa basınca, karakterimiz düşmanı özel hareketlerle gayet artistlik ve güzel bir koreografi eşliğinde kendiliğinden dövüyor. Mesela karnına vuruyor sonra yere doğru eğilen düşmanın yüzüne aparkat çekiyor daha sonra da çelme takıp yere düşürüyor. En sonunda bitirici hareket olan yüze gelen sert bir tekmeyle düşmanın işkencesi de bitmiş oluyor. Tüm bunlar sinematik şeklinde izledikten sonra karakterimiz bir de kameraya artistlik pozlar veriyor. Oyunu oynatan bir diğer unsur da bu özel hareketler�
Oyunda belirli yerlerde yol tıkanıyor. İşte burada karakterimizin özel yetenekleri devreye giriyor. Nite Owl ile kepenkleri kaldırıyoruz, Rorschach aralıktan içeri giriyor daha sonra ise yolunu bulup kapıyı açıyor. Yine yolun bittiği yerde Nite Owl tırmanma tabancasını kullanıyor. Etrafta eğer bir kanca varsa buraya ateş ediyor sonra da kendiliğinden yukarı çıkıyor. Tabii niye etrafta buradan yukarı gidilir, buradan aşağıya gidilir gibi tabelalar olduğunu gerçekçi bir bakış açısından bakarak çözemedim. Rorschach ise borulara tırmanabiliyor. En azından onun ki daha gerçekçi. Ayrıca etrafta bulunan ve normalde Nite Owl'un girmediği kilitli kapıları da açabiliyor. Bunun için sinir bozucu özel bir menü yapmışlar. Amacımız tüm pistonları belirli bir sırayla dizmek. Efektler oyunu oynatan bir diğer unsur. Gerçekten çok başarılar, çoğunlukla karanlık ve sisli ortamlarda dolaşıyoruz. Ancak işin içine biraz ışık girince sanki oyun değil de video izliyormuş gibi bir hal var. Bazen öyle açılar oluyor ki, insan sanki gerçek bir film izliyormuş gibi hissediyor. Yağmur yağdığı zaman karakterlerimizin kıyafetleri ıslanıyor. Rorschach'in krem rengi pardösüsü ıslanmaktan kahverengi bir hal alıyor. Ayrıca üzerinde yağmur suları akıyor. Daha da etkileyici olan ise yere baktığımızda tek tek yağmur damlalarının oluşturduğu sıçramaları görebilmemiz. Yansımalar ve ışık efektleri ise oyunun grafik motorunun en büyük artıları. Zaten yapımcılar da, müthiş grafikler yapacağız diyip duruyordu. Müzikler çok gaza getirmek yerine sıkıcı bir ortam oluşturuyorlar. Seslendirmeler çok başarılı. Düşmanların bir birlerine haber vermesi gibi yaratıcı seslendirmeler de var.
Gelelim tek kalemde oyunun eksiklerine. Bu daha birinci bölüm olduğu için oyun gerçekten çok kısa. Bir oturuşta bitirmek mümkün oluyor. En fazla her yere bakınarak ve düşmanları ağırdan döverek 6-7 saatte bitirirsiniz. Neyse ki iki oynanabilir karakter var. Grafiklerde bazı garip hatalar var. Dövüşler zevkli olsa da bazen yapay bir ortam oluşuyor. Yine dövüşlerdeki gözüme batan en büyük eksiklik iki kişi olmamıza rağmen tam anlamıyla ortak bir dövüş sistemi olmaması. Mesela özel hareketle düşmanın işini bitirirken iki karakter de bu işe karışabilirdi. Bir karakterle düşmanı ileri fırlatırdık diğeri ona yumruk atıp yere düşürürdü, sonra boşta kalan karakter ise bitirici vuruşu yapardı. Bu tarz şeylerle, oyun daha etkileyici bir hal alabilirdi. Ne yazık ki Watchmen: End Is Nigh'da sıkıcı bir atmosfer var. Hareketler etkileyici olsa da bir yerden sonra sürekli aynı şeyleri yapmak sıkıcı oluyor. Watchmen oyundan çok bir teknoloji demosu gibi duruyor. Güzel grafikleri ve dövüş sistemlerini gösteren kısa bir tecrübe. Zaten bu sıkıcı hallerinden dolayı oyunun kısa tutulduğu çok belli. Senaryo ise çizgi romanda yer almadığı için öylesine yapılmış gibi. Sürekli adam dövmekten senaryonun varlığını ve yokluğunu hissetmiyoruz bile. Biraz daha özverili bir çalışma ve uzun bir senaryoyla Watchmen: End Is Nigh müthiş bir oyun olabilirdi Ancak bu şekliyle, filmi ve çizgi romanı beğenenler için iyi bir seçim. Eski arcade günlerini özleyenler ve o dönem oyunlarının günümüz grafikleriyle ne kadar müthiş olacağını görmek isteyenler de oyunu deneyebilir. Son söz olarak Watchmen: End Is Nigh orta şekerli, bol bol stres attıran, güzel grafikli ve etkileyici dövüşlere sahip bir oyun.
7/10
trgamer