İsrail Dışişleri Bakanlığı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Lübnan Başbakanı Saad Hariri ile düzenlediği ortak basın toplantısında İsrail'le ilgili sözlerine karşılık "Türkler'in İsrail devletine vaaz verecek en son kişiler olduğu" açıklamasını yaptı.
Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Yossi Levy açıklamasında, "Dışişleri Bakanlığı'nın Türk Başbakanı'nın aşırıya kaçan sözlerini kınadığını" belirtti. Açıklamada, "İsrail Türkiye'ye karşı saygılı olmaya özen gösteriyor, iki ülke arasında düzgün ilişkilerin devamını istiyor, ama aynı karşılığı da görmeyi bekliyor" denildi.
Açıklamada, "İsrail devleti, Hizbullah ve Hamas terörü ve füzelerine karşı vatandaşlarını koruma hakkına sahiptir. Türklere gelince, onlar, İsrail devletine ve dünyanın en ahlaklı ordusu olan İsrail Savunma Kuvvetlerine vaaz verecek en son kişilerdir" ifadelerine yer verildi.
ERDOĞAN NE DEMİŞTİ?
Başbakan Erdoğan ve Hariri, açıklamalarının ardından şunları kaydetmişti:
''Öncelikle BM'nin bu 1701 sayılı kararı noktasında, bugüne kadar İsrail'in uymadığı, uygulamadığı kararların sayısı, ne yazık ki 100'ün üzerinde. Tabii bunlar, önce farklı bir süreci gündeme getiriyor. Bu da aslında BM'nin reforme edilmesi sürecini gündeme getiriyor. Çünkü bu kararlar alınıp da uygulama alanı yoksa, uygulama bulamıyorsa, o zaman bu kararların da kıymeti harbiyesi yok.
Burada ciddi bir sıkıntı var aslında... Ve İsrail'in buradaki tavrına, tabii Türkiye olarak, bizim asla sessiz kalmamız mümkün değil. Bunu BM Güvenlik Konseyi'nde... Biliyorsunuz şu anda bir yılı doldurduk geçici üye olarak, bu yıl ikinci yılımız; burada da arkadaşlarımız gündeme getiriyorlar. Bizler de ikili görüşmelerimizde, uluslararası toplantılarda, sürekli olarak gündeme getiriyoruz. Bu konuyla ilgili olarak, İsrail yönetimine baskının yapılması gerektiğini, çünkü gerek karasularının ihlali, gerek havada aynı ihlallerin yapılması, bunlar tabii kabul edilir şeyler değildir. Bu uluslararası barışı, bir diğer ifade ile küresel barışı bu adımlar tehdit eden unsurlardır. Bunları kabul etmek mümkün değil. Bundan sonraki süreçte de, yine tüm uluslararası toplantılarda, aynı şekilde BM Güvenlik Konseyi'ndeki bu 2. yılında... Bunların uyarısını, ikazını yapacağız. "
Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
''Barışı tehdit eden taraf kimse, onun da karşısında yer alırız. Çünkü, barışı tesis etmek istiyorsanız, barışa taraftar olanlarla beraber hareket edeceksiniz ki barış güç bulsun. Aksi taktirde beklenen gücü, barış noktasında tesis edemezsiniz. Tabii burada bölge yeni bir Irak sendromunu kabullenemez. Bunu bir daha biz bölgede yaşamak istemiyoruz.
Nükleer silah konusunda bizim tavrımız bellidir. İran'a bu noktada uyarı yapanlar, ikaz yapanlar aynı uyarıyı, aynı ikazı İsrail'e yapmıyorlar. Burada bir sıkıntı var. Burada özellikle 5 tane daimi ülkenin de bu konuda adil davranması lazım.
Nükleer silahın olmadığını bugüne kadar İsrail söylemedi, tam aksine kabullendi. Nitekim, bir kitle imha silahı noktasında, Gazze'de bunu uyguladılar, fosfor bombalarıyla... Kimse fosfor bombalarının kitle imha silahı olmadığın iddia edemez. Bunu orada yaşadık, gördük...
Göreve geldiğimiz şu 7 yıllık süreç içinde de bu konuda hiçbir dönemde görülmemiş adımları attık. İsrail-Suriye arasında da bunu yaptık ve çok ciddi mesafeler almıştık ki maalesef Gazze olayıyla, burası kesildi. Kaybeden kim oldu? İnsanlık oldu. Çünkü her gittiğimiz yerde İsrail-Suriye arasındaki bu görüşmelerden dolayı bize teşekkürlerini sunan ülkeler, 5. raunttan dolayı kesilince, bu defa kendileri de ne yapacaklarını bilemez hale geldiler. Şimdi bize diyorlar ki 'bunu tekrar başlatamaz mısınız?' Veya bakıyorsunuz İsrail'den şöyle bir ses çıkıyor: 'Biz, Erdoğan'ın taraf olduğunu görüyoruz veya taraf olduğuna inanıyoruz, dolayısıyla biz Sarkozy'yi isteriz'. Ama öbür taraftan Sayın Beşar Essad diyor, 'Hayır, biz Türkiye'den memnunuz, Türkiye'nin tavrından memnunuz, olacaksa Türkiye ile bu işe devam ederiz'. Bunlar şu andaki sürecin ne durumda olduğunu gösteriyor. Fakat, önemli olan şu; İsrail yönetimi her şeyden önce barıştan yana mı değil mi? Burası çok önemli.
Bakın dün Gazze dün yine bombalandı. Ne oldu da Gazze bombalandı? Ne var? Şimdi diyorlar ki 'ama konuşuyorsun.' E, nasıl konuşmayacaksın? Niye bombaladınız Gazze'yi, ne vardı? Şimdi de mi 'füze atıyorlar' diyeceksiniz? Biz de tespitimizi yapıyoruz. Şu anda füze atışı, şu, bu diye bir şey yok. Niye yapıyorsunuz bunu? 'Bölgenin ben gücüyüm' diyor. niye? Çünkü orantısız imkanları var, gücü var ve bu gücünü kullanıyor. BM'nin de zaten kararlarına uymuyor, bu yönde de rahat. Dolayısıyla, 'ben istediğim yaparım' diyor, istediğim adımı atarım' diyor."
habertürk