Yeter be kardeşim! Bıktım artık profesyonel sürüş isteyen, arabayı çarpmamak için üç buçuk attığımız oyunlardan diyorsanız elimde tam size göre bir oyun var. Tüm kuralları hiçe sayması bir kenara, tek yapmanız gereken gaza basmak ve havada uçuşan araba parçalarını seyretmek. Evet bu oyunda bitiş çizgisine ulaşana dek her şey mubah!
Kemerleri Bağlayın, Şehre İniyoruz
Serinin son oyunu Burnout Paradise, geçtiğimiz yıl konsollar için piyasaya çıkmıştı ve büyük beğeni toplamıştı. Aradan geçen 10 aylık süre zarfında tüm yamalarını da içine alarak bir kez daha ekranlarımıza konuk oluyor (hoş gelmiş, sefa getirmiş). Ancak bu sefer tarihinde bir ilk yaparak, konsolların yanı sıra PC için de uyarlandı. PC'de Grid-Pure zincirinden sonra Burnout Pardise'yle birlikte güzel bir üçlü yakalıyoruz. Oyunu açtığımızda kısa süreliğine Paradise City'e göz atıyoruz ve devamında oyun bizden bir sürücü belgesi oluşturmamızı istiyor. Dilersek kendi resmimizi de koyabildiğimiz ehliyeti, D sınıfından başlamak suretiyle üst seviyelere yükseltmek oyunun temel amacı. Tabii ki bunu yaparken birçok yarışa imza atacağız. Yarışlara genellikle ekranın sağ köşesinde yer alan mini harita aracılığıyla ulaşıyoruz. Harita üzerinde farklı renklerde birçok nokta var ve bu noktalardan her biri farlı yarış tiplerini nitelendiriyor. Mavi renkteki noktalara gittiğimizde sizinle birlikte 8 arabanın kıran kırana yarıştığı yarış tipi mevcut. Bu yarış seçeneğinde amaç yarışı birinci olarak bitirmek. Haritaya şöyle bir baktığınızda mavi noktalardan ne kadar bol olduğunu rahatlıkla görebiliyoruz. Kırmızı renkte ise Takedown adı verilen yarış tipi karşımıza çıkıyor. Bu yarış tipinde bize verilen süre zarfında rakiplerimizi yaptığımız küçük dokunuşlar ve sıkıştırmalarla yarış dışı bırakmaya çalışıyoruz. Açıkçası bu seçenek arabayı iyi kullananlar için çocuk oyuncağı niteliğinde. Çünkü rakiplere küçük ama hassas dokunuşlar yaptığınızda bir anda hurda yığınına dönüşüyorlar. Ayrıca rakipleriniz hasar aldıklarında ya da parçalandıklarında kamera aniden rakibinize yöneliyor ve ortaya oldukça hoş görüntüler çıkıyor. Zaman zaman abartıya kaçan videolar olsa da, genelinde hoşunuza gideceğini tahmin ediyorum.
Son olarak sarı renkte ise Takedown'un tam tersine sizi sıkıştırmaya çalışan rakiplerinize karşı en az hasar alarak bitiş çizgisine ulaşmaya çalışıyorsunuz. En az diyorum çünkü arabanın parçalanmasına gerek kalmadan çok fazla hasar aldığınızda otomatik olarak yarış dışı kalıyorsunuz. Bu üç yarış seçeneğinin de temel amacı tabii ki puan kazanmak. Kazandığımız dereceler sonucunda puan alıyoruz ve puanlar yeterli seviyeye ulaştığında garajda gözüken arabaları alabiliyorsunuz. Ancak bunun için haritadaki en yakın garaja gidiyorsunuz. Ama maalesef yapacaklarınız yine bitmiyor. Bu sefer de arabalar size hurda olarak geldiğinden tamirhaneye götürüp sıkı bir bakımdan geçirmeniz gerekiyor. Aksi halde yarışlarda istediğiniz performansı alamıyorsunuz. Aynı şey yarışlar için de geçerli. Arabanız hasar aldığında kesenin ağzını biraz açarak tamirhane de bakımını yaptırmanız gerekiyor. Ayrıca önceki oyunlardan farklı olarak arabaların yanı sıra motosiklette kullanabiliyoruz ve motosiklet için ayrı bir kariyer mevcut. Yeni bir sürücü ehliyeti yaratarak motosiklet için ayrı bir senaryo oluşuyor. Motosiklet kullanımı oldukça esnek ve başarılı hazırlanmış. Sürüş sırasında hiçbir sıkıntı çekmiyorsunuz. Ayrıca motosiklet üzerinde akrobatik hareketler yapabiliyor olmamız da hoş bir özellik.
Burnout Paradise: The Ultimate Box'ın (BP: TUB) gerçekle hayal arasında gidip geliyor diyebiliriz. Çünkü oyunda birçok noktada gerçekçilik ön plandayken bazı noktalar oldukça basite kaçmış. Mesela rakiplerin kendi aralarında mücadele içine girmeleri ve bu mücadele sonunda araçlardan birinin yoldan çıkarak duvara toslaması ya da yarış esnasında rakiplerinize çok yaklaştığınızda önünüzü kapamaları bilgisayarla yarışıyorsunuz hissini bir nebze olsun unuttursa da, oyundaki araç kullanımı gerçekçiliği olumsuz yönde etkilemiş. Zira araç kullanımı oldukça basite indirgenmiş. Nitro'yla son hızda giderken bile rahatlıkla viraj alabiliyorsunuz. Oyunu uzunca bir süre oynamama rağmen virajları almada sıkıntı çektiğimi hiç hatırlamıyorum. Bu yüzden hem oynayış hem de oyun atmosferi çok fazla tökezliyor. Hal böyle olunca da tek kişilik senaryoda rakipleri geçmek fazlaca kolay bir hal alıyor. Ayrıca unutmadan şunu da belirteyim, arabaların içerisinde sürücünün olmayışı da gerçekçiliği büyük ölçüde zedeliyor.
Oyunun eksi yönleri bunlarla da bitmiyor. Menü sistemi çok karmaşık ve amatörce hazırlanmış. Ek ayarlar için bir menünün yer almayışı bir kenara mevcut özellikleri bulmak için bile çile çekiyoruz. Hatta ilk oynadığımda oyundan çıkmak tam 10 dakikamı almıştı. Bu kadar az seçenek varken, bu menü nasıl bu kadar karmaşık bir hale getiriliyor, açıkçası anlamak çok zor. Menüde F1 ve F2 tuşlarını kullanarak kariyer durumumuzu, ayarlar sekmesini ve arkadaş listemizi görebiliyoruz. Eğer A + Z kontrol sistemine alışamadıysanız, ayarlar sekmesinden kontrolleri değiştirebiliyorsunuz. İstatistikler de ise yapmanız gereken yarışları ve oyunun yüzde kaçını bitirdiğinizi görebiliyorsunuz.
Oyunun eğlenceli modlarına baktığımızda Crash modu maalesef yok. Onun yerine Showtime adında temelde Crash moduna benzeyen ama oldukça farklı bir mod var. Bu moddaki amacımız arabalarla değişik hareketler yaparak puan kazanmak. Aynı zamanda çevredeki arabalara zarar vermek. Crash modunun yerini tutmasa da oldukça eğlenceli bir mod. Bunun yanı sıra parti seçeneğinde Stunt, Road Rage ve Marked Man olmak üzere üç farklı mod karşımıza çıkıyor. Stunt, bize verilen süre içerisinde, arabayla değişik manevralar yaparak istenilen puana ulaşmamıza dayalı bir mod. Bu mod içerisinde drift yapmak, tabela uçurmak gibi değişik hareketler mevcut. Road Rage'de ise puan toplayarak bir üst model araba almaya çalışıyoruz. Son olarak Marked Man modunda ise, rakipler gitmek istediğimiz noktaya ulaşmamamız için ellerinden geleni yani Takedown yapıyorlar. Amaç belli, verilen noktalara sağ salim dönmek. Ayrıca bu modlar için özel olarak hazırlanmış arabalar var. Stunt Cars adındaki arabaları sadece bu yarışlar için kullanıyoruz. Tabi ki diğer arabalara göre biraz daha elverişli haldeler.
Cennetten Bir Bahçe Görüyorum
BP: TUB'un oldukça büyük bir haritası mevcut. Böylece hareket alanımız oldukça genişletilmiş. Yani gidebileceğimiz noktalar sadece geniş caddelerden ibaret değil. Toprak yollarda ya da tren rayları üzerinde de araba kullanabiliyoruz. Bunun dışında Burnout'un özel rampalarından da çevreye serpiştirmişler. Yarış esnasında rampaları kullanmak size avantaj ve puan getiriyor.
Paradise City çevreye eklenen bol nesneyle canlı ve dolgun bir hale getirilmek istenmiş. Bu yüzden çevreyi sadece trafik lambalarıyla, evler oluşturmuyor. Çeşitli tamirhaneler ve iş merkezleri de şehirde yerini almış. Ancak tamirhane dışında diğer binalarla maalesef etkileşim kuramıyoruz. Ama yine de firma kısmen amacına ulaşmış. Paradise City gayet dolgun hazırlanmış. Ancak canlılıktan maalesef eser yok. Çünkü bu kadar geniş kapsamlı bir şehirde insan unsuru göz ardı edilmiş ve şehir çok sessiz bir yapıya bürünmüş. Aslında firmalar buna bir el atsalar iyi olacak. Böyle insan kendini çok yalnız hissediyor. Hem iki muhabbet edelim desek, adam bulmayacağız yahu. Her neyse, Burnout Paradise grafiksel anlamda bir yarış oyununa göre ortalamanın üzerinde hazırlanmış. Seçilen renk ve dokular gayet başarılı. Üstüne eklenen başarılı gölge ve ışıklandırmalar ile BP: TUB övülmeyi hak ediyor.
Ayrı Bir Dünya
Farkındaysanız oyunun tek kişilik bölümünü fazla met etmedim. Zira çok abartılacak bir yanı da yok. Tabii ki eğlencesi bol güzel bir oyun. Ancak araba kullanımındaki basitlik oyunu biraz monotonlaştırıyor. Zaten tam bu noktada devreye oyunun online kısmı giriyor ki apayrı bir tat. Öncelikle oyunda kullanılan tüm mod'lar online içinde geçerli. Ayrıca online için hazırlanan sistem oldukça kullanışlı hazırlanmış. En başta yarışlara girmek için beklemenize gerek kalmıyor. Menüdeki Friend seçeneğinden arkadaş ekleyebiliyor ya da oyuna davet edebiliyorsunuz. Oyuna girdikten sonra yarışçıların sayısı tamamlanana dek şehirde serbestçe dolaşma hakkımız var. Zaten Open World haritalarda da olması gereken bu. Tabii ki bu süre zarfında gezmek dışında yarışçılar birbirlerine Takedown yaparak puan kazanmaya çalışıyorlar. Bu noktada oyun oldukça keyifli bir hal alıyor. Daha doğrusu mücadelenin ve eğlencenin tanımını tam anlamıyla kavrıyoruz. Gerekli oyuncu sayısı tamamlandığındaysa devreye 8 kişilik yarışlar giriyor ve sürüşteki basitlik önemini yitiriyor, ortaya harika yarışlar çıkıyor. Açıkçası BP: TUB online imkanı olanlar için kaçırılmaz bir nimet. Aksi halde oyundan çabucak sıkılmanız çok olağan. Sonuç olarak başarılı online oynayışı ile BP: TUB "kaliteli oyun" unvanını sonuna dek hak ediyor.
Bir Kapıyı Kapatan EA, Diğerini Açıyor
Undercover hayal kırıklığından sonra ilaç gibi gelen Burnout Paradise: The Ultimate Box, eğlenceli oynanabilirliği, başarılı hasar modellemesi ve online özellikleri bakımından oynanmayı sonuna dek hak ediyor.
trgamer
8/10